Kara'm
Özlüyordum. Sanki gizli bir el ruhumu bedenimden çekiyordu. Tüm dünya şahitti buna. Bir gün görmesem yüzyıllık acı hissediyordum. Sen oradaydın, aynı şehir, farklı sokak. Gelebilirdim istesem, isterdim de oysa ki fakat gelemiyordum ne hikmetse. Yüreğim git, koş hatta mümkünse ışınlan dese de mantığım Hayır diyordu. Otur diyordu. Bu hız sana fazla diyordu. Kalbin yeterince hızlı ve sarsıcı bir de beynini sarsma bu hızla diyordu.
Fakat hayat kısaydı. Eline bir çile alıp sarmaya başlasan o çile bitmeden hayat biterdi. Belki bu da benim çilemdi. Ama ben umut diyordum. İnat diyordum. Gökyüzüne baktığımda onu görüyordum. O gökkuşağı tarafından dışlanmamış aksine gökkuşağı onu çekememişti. Kıskanmıştı tüm renkler onu ve aralarına almak istememişlerdi. O bir siyahtı. Tüm gece onundu. Bense o geceye hayran bir gökbilimci. O siyahın her tonunu incelemekle meşguldüm. Siyahın elli tonuydu. Bense onun hayatını parlatmaya çalışan bir yıldız. Çabalıyordum. bir kez gülüşünü görmek için. Çabalıyordum bir kez siyahını beyaza çevirmek için.
Fakat inatçı bir siyahım vardı. Fazlasıyla inatçı. Değil beyaza dönmek kahve rengine bile dönmezdi. Yine de bekleyeceğim. Hissettiğim her anı beklememi söylüyordu. Acele işi karabasanlar basardı. Oysa benim kara'm çoktan basmıştı beni. Başkasına gerek yoktu. Kabusu o olanın gecesine güneş doğardı. Yıldızlar aya, güneş buluta, ben sana tutsağım kara'm gözlerindeki zifiri karanlığa bir çakmak çakacağım ve o çakmağın ateşiyle dünyayı yakacağım.
Fakat inatçı bir siyahım vardı. Fazlasıyla inatçı. Değil beyaza dönmek kahve rengine bile dönmezdi. Yine de bekleyeceğim. Hissettiğim her anı beklememi söylüyordu. Acele işi karabasanlar basardı. Oysa benim kara'm çoktan basmıştı beni. Başkasına gerek yoktu. Kabusu o olanın gecesine güneş doğardı. Yıldızlar aya, güneş buluta, ben sana tutsağım kara'm gözlerindeki zifiri karanlığa bir çakmak çakacağım ve o çakmağın ateşiyle dünyayı yakacağım.
Yorumlar
Yorum Gönder